tarihinde yayınlandı

Meslek ve kariyer

Gerontolojik Sektör

Meslek hayatına atılmaya hazırlanan veya çalışan gençler için toplumsal yaşlanma olgusu yeni iş ve kariyer olanaklarını da doğurmaktadır. Ülkemizde gençler arasında sürekli artan işsizliğin azaltılmasına katkı sağlayacak olan „yaşlı hizmetleri“ başlığı altında yaratılacak bir sektör ile işsizlik azaltılabilir ve kuşaklararası ilişkilere yeni bir boyut eklenebilir.

Kadın istihdamı

Türkiye’de kadınların çalışma yaşamına katılma payı çok düşük bir düzeyde kalmaktadır. Bugün milyonlarca genç kadın çalışmayı istemekte, ama iş imkanı bulamamaktadır. Gerontolojik sektör, kadınlara farklı alanlarda çalışma olanakları yaratılmasına imkan tanıyacaktır. Sadece „bakım“ sektöründe değil, aksine daha pek çok alanda kadınları istihdam imkanı doğacaktır, örneğin „yaşlı turizmi“ bir yatırım alanı haline gelirse, bunun kadınlar olmadan yürütülmesi neredeyse imkansızdır.

Mesleki kariyer

Gerontolojik sektör, gençlere en çok kariyer olanakları sunan bir istihdam alanı haline gelebilir. Bugün pek çok ülkede bunun örneklerine rastlanmaktadır. Profesyonel bakım kurumlarında yöneticilikten finans sektörüne kadar varan farklı alanlarda yeni meslekler ortaya çıkmıştır.

50+ Kuşağı

50 yaş ve üzerindeki sağlıklı, ekonomik durumu iyi ve ilgi yelpazesi geniş olan yeni bir grup oluşmuş durumdadır. Onların özel ihtiyaçlarını göz önüne alan bir sektör, kazanç ve istihdam  sağlayacaktır.

Danışman kadınlar

Yaşlılara yönelik danışmanlık hizmetlerinde kadınlar daha başarılı olmaktadır. Bunun sebebi yaşlılara yansıtabildikleri güven duygusu, empati yeteneği ve kadına özgü çözümlere erişme becerilerinden ileri gelmektedir.

İş kadını

Gerontolojik sektör, „iş kadını“ olmak isteyen kadınlara yatırım için pek çok imkan sunmaktadır. Kadınların bu alanda başarılı olma şansı, henüz keşfedilmemiş bir alan olduğu için daha yüksektir.

tarihinde yayınlandı

Çocuklar ve gençler

Siz “normal” misiniz?

Şablon olmak: Meşhur Ford şöyle demiştir: „Bütün Ford otomobilleri birbirinin aynısıdır. Fakat insanlar içinde birbirinin tıpkısı olan iki kişi yoktur. Güneş altında doğan, her yeni hayat, pek yeni bir şeydir. Ondan önce onun bir benzeri var olmamıştı ve bir daha da olmayacaktır. Her gence yaraşan hareket tarzı bunu bilmek ve kendini herkesten ayıran ferdiyet kıvılcımını bularak onu bütün değerleriyle inkişaf ettirmektir. Cemiyet ve mektep hayatı, belki bu kıvılcımı söndürmeye uğraşır; çünkü bunların işi gücü hepimizi aynı kalıba sokmak ve aynı kalıptan çıkarmaktır. Fakat size şu öğüdü veriyorum: Sakın bu kıvılcımı kaybetmeyiniz. Çünkü size hakiki bir değer veren bir şey varsa odur.“ (Dale Carnegie, 1955).

Düşüncedeki çocuksu kıvılcım

Howard Gardner, yaratıcılıklarıyla 20. Yüzyılı etkileyen kişilerle ilgilenmeye başladıktan sonra bir şeyin farkına vardı: Hepsi bir hayli kısa süre içersinde kendi alanlarının sınırlarına erişmişti. Picasso, 20 yaşındayken, çağının usta ressamlarıyla ve Einstein, yine aynı yaşlarda en iyi fizikçilerle boy ölçüşebiliyordu. Ama hepsi, çocuklardaki „safdillilik“ özelliğini koruyabilmişti (Daniel Goleman ve diğerleri, 1999).

“Allah Baba fotoğraf çekti”

Arkadaşım bana şu olayı anlattı: Dışarısı, öğle vakti olmasına rağmen kapkaranlık olmuştu. Yağmur yağacağı belliydi. 3 yaşındaki oğlumu korkmasın diye kucağıma aldım ve yağacak olan yağmuru seyretmek için pencereden dışarıya bakmasını sağladım. Beklenen oldu. Gök gürlemesi, çakan şimşek ve yağmur. Ben, korkacağını sanarken, o, gülerek parmağıyla şimşeği gösterip şöyle dedi: „Allah Baba fotoğraf çekti!“

tarihinde yayınlandı

Aile

Yaşam süresinin uzamasıyla birlikte çok kuşağın birlikte yaşadığı ailelerin sayısı hızla çoğalmaktadır. Ailede kuşaklar arası ilişkilerin bozulmaması, yaşlanmakta olan toplumumuz açısından çok büyük anlam ve önem kazanmıştır. Kuşaklararası ilişkilere etki eden faktörleri bilmek ve olumsuz etkilerini azaltmak için Gerontolojinin bilgilerin de yararlanılması ancak tarafımızdan önerilebilir. Kimseyi buna zorlayamayız. Sadece risklerine dikkat çekebilir, sorumluluk taşıdıklarını anımsatabiliriz.  

tarihinde yayınlandı

Gençlerin hali

Doğumların azaldığı toplumların çocuklara ve gençlere ilgisi son yıllarda artmıştır. Örneğin Federal Alman Aile, Yaşlı, Kadın ve Gençlik Bakanlığı 1998 yılında yayınladığı raporunda 1970-1997 döneminde çocukların nüfustaki payının %22’den %14’e gerilediğini açıkladı. Her ne kadar bu veri pek de yeni sayılmasa da, 2009 yılı sonlarına gelindiğin de aynı trendin devam ettiği açıklanmıştır. Bu yüzden Alman toplumunda çocuk „kıt varlık“ olarak büyük bir değere sahipken, bizde şu anda „bol varlık“ diyebileceğimiz bir durum söz konusudur. Belki bu yüzden toplum olarak çocuklarımıza gereken değeri verdiğimizi söyleyemiyoruz. Oysa çocuklarımızın bizim için dünyanın en değerli varlıkları olduklarından kesinlikle şüphe duymuyorum. Ama biz doğal bir içgüdü ile hareket ederek önce „kendi“ çocuğumuzu, sonra „başkasının“ çocuğunu düşünmekle yetiniyoruz. Burada bunun göstergelerini teker teker sayacak değiliz. Bilinen bir şeyi kanıtlamaya gerek yoktur. Sadece çocukları düşünmek bile kafidir. 2002 yılında 200.000 civarında çocuk („çocuğumuz“???) sokakta ciklet, mendil, simit satarak yaşamaktaydı (TÜİK, 2008).

Çocukların yaşam durumlarına bakınca gelişebilecekleri „sosyal alanların“ beklenden dar olduğu görülecektir. Eğitim olanaklarından yararlanma konusundan dinlenme olanaklarına kadar çocuklar arasında iki sınıftan oluşan bir sosyal yapı giderek yayılmaktadır.

Sosyal eşitsizliklerin yarattığı bu çift-kutuplu toplumsal yapı içersinde sosyal çatışma olasılığı artmaktadır. Çocukların gelişmesini sağlayan „oyun alanları“ çoraklaştıkça, çatışmalar için o kadar daha verimli sosyal zeminler ortaya çıkmaktadır

Kız çocukları ve genç kızlar, geleceğin yoksul, hasta ve bakıma muhtaç yaşlı adaylarıdır. Bunu ben değil, istatistikler söylüyor.

Bugün yaşı 20-59 arasında yaklaşık 15 milyon kadının „ev kadını“ statü ile yaşadıklarını göz önüne alınca, ev kadını kavramının ardındaki yaşam durumlarının göz önüne alınması gerekir.

Ev kadını kavramı genellikle ekonomik bağımlılık anlamına gelmektedir. Eğitim düzeyi düşük, mesleksiz ve hiç veya kısa süre çalışmışlık anlamlarıyla çok sıkı ilişki içersindedir. Kızla-rımız ve kadınlarımız yaşlandıklarında sosyal çevrlerine avuç açar duruma gelmektedir.  

tarihinde yayınlandı

Engelliler

Özürlüleri “idare” ediyoruz!

Kavramlarımız düşüncelerimizin dışa vurmasıdır. Her şeyin „kurumu“ var; örneğin Sosyal Hizmetler Kurumu, Türkiye İstatistik Kurumu, İş Kurumu, ama özürlüler için kurum yok, onlarla „Özürlüler İdaresi“ ilgileniyor. Niçin diye soracak olursanız, cevabı „özürlü“ tanımında yatıyor: „Kısmen ya da tamamen sosyal yetilerini yitirmiş“ kişi olarak algılanıyorlar (T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi). Dolayısıyla sosyal yetilerini yitirenlere bir kurum açılamaz, olsa olsa „idare“ edilebilirler.  

Dünya Sağlık Organizasyonu’na göre özürlülerin de sosyal yetileri var. Nitekim bunu kabul eden ülkelerde özürlere „engelli“ diyorlar. Kavramlara fazla takılıp kalmamak gerekir, ama bu bağlamda önemlidir: Engellilik, kişinin kendisinde var olan bir özellik olarak değil, aksine toplumsal „bariyer“ anlamına geliyor. Bu yüzden engellilikten söz edince, bu ülkelerdeki kişi ve kurumlar, engelliliğin bireydeki fonksiyon hasarlarından dolayı değil, bu hasarların yarattığı her türlü dezavantajı anlıyorlar.

Isaac Newton’un kürsüsünde bugün Hawkins oturuyor. Bu adam başı hariç hiçbir tarafını oynatamıyor. Ama Einstein ile karşılaştırılıyor. Müzisyenler arasında pek çok engelli vardır, Steven Wonder veya van Beethoven gibi. Almanya’nın Maliye Bakanı Schaeuble tekerlekli sandalyede oturuyor.  

tarihinde yayınlandı

Çocuk, Genç ve Aile

Çocuk ve Gençler

Albert Einstein,  kendisine „dahi“ denilmesine karşı çıkmıştır. O, „merakını“ vurgulamıştır. Hayata bakış tarzı, sorduğu sorular hala büyük hayranlık uyandırır. „Kim hayatında hiç hata yapmadıysa, o, hiçbir yeni şeyi denememiştir“ diyen Einstein’ın önemli özelliklerinden birinin, çocuksu naiflik içersinde sorduğu sorulara verdiği cevapların karmaşıklığıdır.  Çocuklar, geleceğimiz ise onların sorularına ve bakış açılarına ilgi göstermeliyiz.

Kadınlar

Yaşlanan toplumumuzda kadının önemi sadece hasta ve engelli yaşlıların bakımına odaklanan bir algılama ile dar bir açıda sıkışıp kalmamalıdır. „Kadınsı düşünme“ yetenekleri de çok önemlidir. Kadınsı düşünme derken, bakış açımıza hem kadını, ama hem de bu yeteneği kullanabilen erkeği alıyorum. „Kadın düşünme“ kavramının ardında „insancıl düşünme“ yatıyor. Kadın, her çağda ve her toplumda, erkekten daima bu özelliği ile dikkat çekmiştir. Toplumun kadına ve onun farklı bakış açılarına ihtiyacı vardır.

Aile

Aile kavramının modernleşme sürecinde uğradığı değişimler, ailenin yapısal değişimiyle ve beklentileriyle de bağlantılıdır. Bugün karmaşık akrabalık ilişkileriyle göze çarpan ailenin sorunları giderek büyümüştür. Oysa ailenin çökmesi halinde bütün bir toplumun çökme tehlikesine gireceğini herkes kabul ediyor. Çünkü aile toplumun taşıyıcı sütunları arasında en önemlisini meydana getiriyor. Aileyi koruyamayan toplumun gelecekteki sorunlarının üstesinden kalkması da çok zor olacaktır.

Yaşlılar

Nüfusta hızla çoğalan sosyal grupların başında yaşlılar geliyor. Bu hem dünyada hem de Türkiye’de geçerlidir. Yaşlılar, giderek hem politik bir güç, hem de sorunlu bir sosyal grup olarak şekillenecektir. Amaç yaşlıların sorunlarını azaltarak, yaşlılık olgusunun yarattığı ve bütün sosyal alanlarda hissedilen etkilerini, sürekli negatif yorumlamak yerine, bu gelişmenin pozitif yönlerini de görebilmek, bugünün toplumlarında çok önemli sosyal, ekonomik, politik, kültürel kazançlarla bağlantılıdır.